Kadın çalışma hayatı ile ailesi arasına sıkışıp kalıyor


Saadet Partisi Adıyaman Kadın Kolları adına açıklama yapan Ayşe Öteleş kadınların ailesi ile iş hayatı arasında sıkıştırılarak mutsuzluğa itildiğini belirtti.

post

 Adıyaman    08.03.2019 22:16:36    Bu İçerik 2248 kez görüntülendi.

07.10.22

 


8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle Parti toplantı salonunda basın açıklaması yapan

Saadet Partisi Adıyaman Kadın Kolları Başkanı Ayşe Öteleş "Kadın çalışma hayatı ile ailesi arasına sıkışıp kalıyor." İfadelerini kullandı.

 "8 Mart Dünya Kadınlar Günü, her sene kadına ait sorunların ve çözüm yollarının konuşulduğu gün olmaktan maalesef ki öteye geçemedi." Diyen Öteleş daha sonra "Her yıl aynı şekilde, toplumun birçok kesiminde birbirini tekrarlayan çalışmaları görüyoruz. Gün bitince, gündem değişiyor, problemler yarına devrediyor. Biz buradaki çözümsüzlüğü, doğal olarak her yıl birbirinin tekrarı fotoğrafın çekilmesini, tedavi reçetesindeki yanlışta buluyoruz. Kadına ait sorunlar aslında insana ait sorunlardır. Doğal olarak kadın erkek, birlikte konunun muhataplığı söz konusudur. Konuyu sadece kadınlara lütfetmek diye anlar, bu şekilde politikalar üretme kolaycılığına düşersek, hem sorunlar çözülmez hem de toplumun huzur ve doğru yapılanmasını bozmuş oluruz." dedi.

"Toplumsal hayat kadın ve erkek ile biçimlenir"

"Her iki cins yaradılışlarından gelen özelliklere uygun olarak toplumsal hayatta varlık gösterirler ve toplumun huzuruna katkı sağlarlar." Şeklinde konuşan Öteleş ifadelerine şöyle devam etti:

"Kadın ve erkeğin birbirine göre biyolojik, psikolojik farklılıkları vardır. Bu farklılıklar üstünlük atfetmekten ziyade, birbirini tamamlayıcı özellikleri doğrultusunda sağlam yapıyı oluşturmaktadır. 8 Mart dolayısıyla günümüz kadınının sorunlarını ele alırken, günümüz insanının da sorununu konuşuyor buluyoruz kendimizi. Tesirini hayatın her alanında hissettiğimiz kapitalist sistem, eşref- i mahlûkat dediğimiz insanı öğütmek üzere kurulmuştur. Bu düzen güçlünün güçsüzü yok etmesini meşrulaştırdığı için tüm toplum için olduğu gibi kadın için de pek çok zorluğu da beraberinde getirmektedir."

 

 
   

Bu zorlukların en başında, kadını da çok boyutlu etkileyen geçim sıkıntısı geldiğini söyleyen Öteleş "Doğal olarak çalışmak zorunda kalan kadınımız çalışma hayatında büyük problemlerle karşılaşıyor. Evine ek gelir getirebilmek için ağır şartlarda çalışmak zorunda kalıyor. Fıtratına uygun olmayan zaman ve zeminde, sosyal güvenceden mahrum, düşük statü ve ucuz işgücü altında çalışmak durumunda kalan kadın, mutsuzlaşıyor. Çalışma hayatı ile ailesi arasına sıkışıp kalıyor. Öyle ki, annelik vasıflarını yerine getirmekte zorlanıyor, varsa, evladına hasret kalıyor. Bu konu üzerinde ısrarla durmakta fayda var çünkü aile toplumun temeli, kadın ise ailedeki en önemli unsurdur. Eğer kadın aile içindeki görevini kâmil manasıyla yerine getiremez, çocuklarıyla tam olarak ilgilenemezse aile temellerinde çatırdamalar meydana gelir ve toplum yapısı bozulmaya başlar." ifadelerini kullandı.

 

 

"Aile mefhumu ciddi anlamda tehlike altındadır"

Ailenin günümüzde tehlike altında olduğunu ifade eden Öteleş "Çalışma hayatını seçmiş bir kadının şartlarını, eşitlik ilkesinden ziyade adalet ilkesi üzerine bina ederek düzenlemek devletin vazifesidir. Özelde kadınların genelde ise tüm insanlığın en büyük sıkıntılarından biri de şiddettir. İnsanlık tarihi incelendiğinde, fiziki güç ve kuvvete sahip olanların, diğer canlıların üzerinde tahakküm uygulamayı, kendilerine hak sebebi saydığını görüyoruz. Bu kuvveti üstün tutan medeniyetlerin zihniyetidir.

Günümüzde bu zihniyetle yetişen ve topluma katılan bireyler, maalesef hakkı üstün tutmayı değil, güçlü olmayı hayatlarının merkezine koymuşlardır. Bu fikir yapısına sahip insanlar, şiddetin uygulayıcısı olarak çıkıyor karşımıza. Kadına şiddeti hak sayanlar, töre cinayetleri, çocuk yaştaki gelinler, memleketimizin derin yaralarıdır. Kadına uygulanan şiddeti sadece fiziki şiddet ile de sınırlandıramayız." şeklinde konuştu.

"psikolojik şiddet ve ekonomik şiddet de kadınların büyük mağduriyetidir"

"Devlet, uygulanan şiddetin önüne geçebilmek için "panik butonu", "konuk evleri", "kadına şiddete son" "alo 183" hayat kurtarır projeleri ile tedbir almaya çalışıyor. Ancak istatistikler gösteriyor ki alınan tedbirlere, çıkarılan yasalara, uluslararası sözleşmelerle, kadının bilinçlendirilmesine rağmen şiddet her geçen gün artış göstermektedir." diyen Öteleş daha sonra "Ülkemizdeki eğitim seviyesi, yükselmesine rağmen kadına uygulanan şiddetin oransal büyümesi de bizi kaygılandırmaktadır. Anlaşılmıştır ki şiddete, sadece diploma ile çözüm bulmak, yeterli değildir. Alınan tedbirlerin yetersizliği ve çözüm sağlamadığı ortada. Bu konuda duyarlı olmak hepimizin insanlık vazifesidir. Bireye ceza en üst seviyeden verilmelidir. Bunları konuşurken, medya ve reklâm sektöründe kadın bedeninin bir meta olarak kullanılmasını da en büyük istismar olarak görüyoruz. Bunun sistematik olarak yapılması ve müsaade edilmesi de burada konuşulması gereken önemli bir konudur." ifadelerini kullandı.

Savaş kadınlarının uğradıkları zulüm ve işkencelerden dolayı her gün bin kere öldüğünü belirten Öteleş "Kadına uygulanan şiddetin başka bir boyutu daha var ki; o da savaş kadınlarının yaşadıklarıdır. Çünkü erkekler savaşta bir kere ölmektedir. Savaş kadınları ise uğradıkları zulüm ve işkencelerle her gün bin kere ölmektedir. Bosna savaşında erkekleri öldürülen 20 binden fazla kadın tecavüze uğramıştır. Ruanda'da aynı kaderi paylaşan kadın sayısı 15 bindir. Irak savaşında çocuklarından ayrılan, göçe maruz kalan, işkence gören, tecavüze uğrayan kadın sayısı yaklaşık 1 milyondur. Ve çok üzülerek söylemeliyiz ki, bugün Kuzey Afrika'da, Myammar'da, Arakan'da, Doğu Türkistan'da, Ortadoğu da, Filistin'de, sınırımızın hemen yanı başında, savaş içindeki kadınların uğradığı şiddet, işkence, tecavüzler göz ardı edilmektedir. Savaş sonucu ülkemize mülteci olarak gelen 3 milyon Suriyeli kadının yaşadığı mağduriyet bizi derinden yaralamaktadır. Hükümet mülteciler için doğru şekilde sevk ve idare gerçekleştirememiştir. Bir lokma ekmeğe muhtaç kadınlar, çaresizlik girdabına sürüklenmiştir." dedi.

Ekonomik sıkıntılar, sosyal boyutta problemlerle toplumun her kesimini etkilediğini belirten Öteleş "Son dönemlerde her gün bizi çok derinden üzen haberlerle uyanıyoruz. Hatta hepimizin içinden bu ülke ne zaman bu hale geldi diye geçiyordur. Öncelikle bir anne olarak çocuklarımızı nasıl bir toplum emanet edeceğimizi düşünüyoruz. Emin olun toplumun en önemli sorunu nedir? diye sorduğumuzda hepsinden aynı cevabı alıyoruz. Herkes bu sorunun ahlak sorunu olduğu üzerinde duruyor.

Biz bu soruna sebep olacak ihmalleri çok uzun yıllardır söylüyoruz. Önce ahlak ve maneviyat ilkesini ön plana çıkarmamızın sebebi de budur. Ancak ne yazık ki gerek eğitim sisteminin bozulması gerek aile mefhumunun zedelenmesi gerekse kabul edilen uyum yasaları ile toplum temeline ciddi dinamitler atılmış ve gördüğünüz bu tablo ortaya çıkmıştır." Şeklinde konuştu. (Adıyman Basın)

saadet, kadın 8 Mart, adıyaman